Tarihi
Mecitözü tarihinin M.Ö. 5000 yıllarına kadar uzandığı Kuşsaray Köyü ve Elvançelebi Beldesi’nde yapılan kazılarda anlaşılmıştır.
Uzun yıllar Sivas İli Amasya Sancağı’na bağlı olan Mecitözü, 1916 yılında Ankara İli Çorum Sancağı’na bağlanmıştır.
MECİTÖZÜ ADININ KAYNAĞI Danişmendliler zamanında Anadolu Beldeleri kadısı olan Abdülmecid-i Herevi 1136 yılında bugünkü Mecitözü’nün bulunduğu yere malikanesini kurdurmuş. Adından dolayı da burası “Mecid’in Özü” olarak anılmaya başlanmıştır. Zamanla “Mecid’in Özü” şimdiki hali olan “Mecitözü” olmuştur. (Kaynak: Amasya Tarihi –Abdi Zade Hüseyin Hüsameddin -1.Cilt Sayfa:318) Bazı kaynaklara göre Mecitözü’nün adı; 31. Padişah Abdülmecit’in Amasya’ya geçişi sırasında burayı çok beğenmesi sonucu kasabanın adı benim adım olsun, demiş ondan sonra, önce “Mecid’in özü” daha sonra da “Mecitözü” olmuştur, denilmektedir. Oysa, 31. padişahın tahta çıkmasından önce yayınlanmış Sivas Salnameleri ve diğer kaynaklarda kasabamızın adı Mecitözü olarak geçmektedir. Bu da, ikinci kaynağın yanlış olduğunu belirtmektedir. Zaten herhangi bir kaynakta belirtilememiştir.
MECİTÖZÜ’NÜN TARİHİ Mecitözü ve çevresinde yaşamın 6 000 yıldır devam ettiğini gösteren tarihi kalıntı ve eserler bulunmuştur. Mecitözü’nün tarihini geçmişten günümüze doğru yazacağım.
YAZILI TARİH ÖNCESİ (KALKOLİTİK) DÖNEM (M.Ö 4000’LER)
Çorum ve yöresinin (Mecitözü) yazılı tarih öncesi dönemleri, Prehistorya biliminde Kalkolitik denen evreden başlamaktadır. Kalkolitik Dönem, Neolitik Dönem’i izleyen ve madenlerin yaygın olarak kullanılmaya başlandığı Bakırtaş Dönemi’ne verilen addır. Eşya ve araç yapımında taşın da kullanıldığı bu dönemde, madenler arasında bakırın önemli bir yeri vardır. Anadolu’da Kalkolitik Dönem (M.Ö 4000’ler) yerleşmeleri dört ayrı bölgede incelenmektedir.Bu bölgeler; Orta Anadolu, Doğu Anadolu, Batı Anadolu ve Güney Anadolu olarak bölümlenmiştir.Çorum ili sınırları içinde bulunan Alacahöyük, Büyük Güllücek, Kuşsaray, Eskiyapar gibi yerleşmelerde yapılan kazılar bu bölgenin Orta Anadolu Kalkolitik grubunda olduğunu ortaya çıkarmıştır. Yapılan bu kazılardan, Çorum ilimiz ve Mecitözü ilçemizin en eski yerleşme yerlerinden olduğu ortaya çıkarılmış olmaktadır. Kalkolitik Dönem Toplulukları, toplayıcılık ve avcılığın yanında tarımla da uğraşıyorlarmış. Bunlar Günlük gereksinimlerini karşıladıktan sonra artan ürünlerini büyük çömleklerde (küplerde) ya da bazı depolarda saklamışlardı.Yapılan kazılarda bulunan eserlerin daha çok çanak ve çömlek olmasının nedeni budur.
TUNÇ ÇAĞI (M.Ö 3 000 – M.Ö 2 000) İlçemiz sınırları içersinde bulunan Elvançelebi Beldesi yakınlarındaki “Hüyük” mevkiinde yapılan kazılarda bulunan tarihi kalıntılarda Tunç Çağına ait eserler bulunmuştur. Bu kalıntılar, M.Ö 3 000 ile M.Ö 2 000’ler arasında ilçemizde “Hatti” lerin yaşadığını göstermektedir. Bulunan kalıntılar o döneme ait yapı kalıntılarıdır.
YAZILI TARİH
ASUR TİCARET KOLONİLERİ
Anadolu Asur Ticaret Kolonileri Çağı ile birlikte (M.Ö 2 000’ler) yazılı tarih dönemi başlamaktadır. Kuzey Mezopotamya yöresinde yaşayan Asurlular, bu dönemde çeşitli kokular, kumaşlar ve özellikle kalay karşılığında Anadolu’dan gümüş almak için ticarete başlamışlardır. Tüccarlar Anadolu’daki Hitit öncesi yerli halkların yöneticileri ile yaptıkları anlaşmalar sonucunda, Orta Anadolu’da sayıları 13’ü bulan ticaret merkezleri (Karun) kurmaya başlamışlar. Karunların Çorum ve çevresindeki en büyüğü Boğazköy’dür. Asurlu tüccarlarla girişilen büyük ticari ilişkiler sonucunda Anadolu’nun tarih çağına girmesine ve yazının tanınıp kullanılmasına yol açmıştır. Çevremizde yoğun olarak yapılan bu ticaretten burada yaşayanlarda etkilenmiştir.
HİTİTLER (M.Ö 1 600 – M.Ö 650)
Hititlerin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber tarihçilerin büyük bir çoğunluğu bu tarihi M.Ö 1600 yılları olarak belirtmektedir. Elvançelebi Beldesi ve Kuşsaray Köyünde (Kuşsaray Köyü daha önceleri ilçemize bağlı iken şimdi Çorum merkeze bağlanmıştır.) yapılan kazılardan ve dağınık şekilde bulunan yapıtaşları ve çanak-çömleklerden Hititler’in buraları yerleşme yeri olarak kullandıkları anlaşılmıştır. Hititler özellikle Boğazköy ve çevresinde yerleşmişler ve orasını başkent olarak kullanmışlardır. Alacahöyük ve Boğazköy de yapılan kazılarda büyük Hititlere ait yerleşim kalıntıları ile günlük kullandıkları eşyalar, çanak, çömlek ve süs eşyaları bulunmuştur. Tarihdeki ilk yazılı anlaşma Hititlerle Mısırlılar arasında Kadeş Savaşından sonra yapılan Kadeş Antlaşması’dır. EVKAİTA (AVKAT) (1) Yakın zamanlara kadar Avkat olarak tanınan bugünkü Beyözü yakınındaki Evhaita / Evkaita ören yeri büyük ihtimal tarihöncesi zamanlardan beri, ama kesinlikle Hitit zamanlarından itibaren kesintisiz olarak yerleşime sahne olmuş bir mevkidir. Beyözü Köyünün kendisi Roma dönemi aşağı şehri kaplarken yanındaki tepelerden birinde bronz döneminden kalma bir yerleşim, diğerinde ise halen Bizans ve Selçuklulardan kaldığı düşünülen bir kale vardır. Roma Döneminde gayet önemsiz kırsal bir yer olduğu düşünülüyor. Üçüncü ve dördüncü yüzyıldan itibaren Nefer Teodor isimli Hristiyan azizin kültünün merkezi haline gelerek önem kazanmaya başladı.Altıncı yüzyılda şehrin etrafı duvarla çevrildi, ve en geç 518 yılında İmparator Anastasios tarafından piskoposluk kademesine yükseltildi. Yedinci yüzyılda Evkaita, Müslüman Arapların Doğu Roma illerini ele geçirmesiyle gerilemeye başlayan eski Roma- yeni Bizans devleti sınırlarının hemen arkasında askeri bir üs haline geldi. Bundan sonra Aziz Teodor Kültü sayesinde bir taşra şehri olarak devam etti. 11.yy.’ın sonunda Selçukluların yöreyi ele geçirmeleriyle bu önemide giderek azalmaya başladı. Osmanlılar zamanında yukarışehir veya kalenin aşağısında bir köy olarak devam etti. Son zamanlardaki ziyaretlerde göründüğü üzere köyde yaşayanlar kalenin taşlarını kendi ev ve binaların için malzeme olarak kullandılar. Köylülerin ellerinde bu sırada buldukları birçok ufak tefek parçalar, özellikle sikkeler olduğu tahmin ediliyor. Evkaita’nın siyasi ve kültürel önemi azalmış olsa da ekonomik yönden önemi devam etti. Osmanlı arşivlerinden elde edilen bilgiler bu yöredeki bir çok köyün 19 yy. sonlarına kadar varolmaya devam ettiğini gösteriyor. Bu proje sayesinde tek bir yörenin 2000 seneden daha uzun bir süre boyunca geçirdiği tarihi gelişim, Hititlerden günümüze kadar içinde bulunduğu tarihi siyasi manzara ve doğal çevre üzerinde insan eliyle yapılmış değişiklikler, yerleşim düzeni, demografik diziler, toprak kullanımında, tarım ve hayvancılıkta ve kentle kırsal kesim arasındaki ilişkiler incelenerek aydınlatılma şansına kavuşulacak. Bu mevkinin önemi dört alanda kendini gösteriyor. Birincisi, 6.ve 11yy. arasında eski Yunan, Roma ve Bizans dönemlerinden kalma, araştırması ve arkeolojik kazısı yapılmış şehir veya müstahkem mevkilerle karşılaştığımızda Avkat’ın hiçbir zaman çok büyük bir şehir, kültür merkezi veya geniş bir şehir olmadığını görüyoruz. Geçmişinin çoğunluğunda gayet küçük, arada sırada stratejik olarak önem kazanmış, genelde ücra bir yer olarak devam etmiş. Bu yüzden, Anadolu’daki yerleşim birimlerinin en yaygını olan orta karar şehir veya müstahkem mevkii tipine örnek oluşturuyor. Bu tür yerleşimler hakkında çok az şey bilinmekte çünkü bu yerlerin hiç biri bizim yapmak istediğimiz uzun vadeli dönüşümleri ortaya çıkarmaya yönelik araştırmalara sahne olmadı.Bir çok nedenden dolayı arkeologlar, tarihi en azından ana hatlarıyla çok daha iyi bilinen Efes, Amasra, Bergama gibi büyük liman ve şehirler üzerine yoğunlaşırken, Avkat gibi giderek seyrek yerleşime sahne olan ve bu yüzden kazı yapmaya çok daha elverişli yerler ihmal edildi.Böylece, bu mevkinin ve etrafındaki daha geniş bir yörenin tam bir yüzey araştırması, hem şu anki yerleşik nüfusa çok az rahatsızlık verecek hem de daha geç dönem yapılaşma daha az olduğu için de diğer yerlere göre daha avantajlı olacaktır.Burası, imparator Anastasius zamanında, takriben 515-518 arasında, şehir mertebesine yükseldikten sonra ve 7.yy.da arkasına tepeye yapılan kalesiyle beraber bir geç dönem Roma şehrini araştırmak için eşsiz bir fırsattır. Tipik yarı şehirleşmiş müstahkem bir mevki olarak geç Roma ve Bizans dönemlerinde şehirleşme ağının önemli bir noktasında yer alıyordu. Daha sonra Ortaçağ boyunca doğu sınırındaki savunma hattının üzerindeydi.Bu yüzden taşradaki müstahkem şehirlerin özelliklerini taşıyordu.Bununla beraber de Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde de 20.yy’a kadar tipik bir taşra kasabası veya köyü karakterini sergiledi.Yeni gelişmekte olan çevre tarihi araştırmaları açısından da binlerce yıldır devam eden bir yerleşim noktası olarak insan ve doğa etkileşiminin tarihinin incelenmesinde gene çok büyük bir fırsat sunuyor. Gelişmekte olan bilgisayar teknolojisiyle yüksek miktarda ve birbiriyle konumsal olarak ilgili coğrafi ve matematiksel bilgilerin işlenmesi ve tekrar modellenmesi sayesinde, araştırma yapacağımız yer hakkında çok daha detaylı ve farklı işlevlere sahip bilgilere ulaşmamız mümkün olacaktır. Bu gelişmenin ön sırasındaki GIS (jeolojik bilgisi stemleri), sanal gerçeklik modellemeleri ve bu bilgileri işleyip canlandıran bir dizi görüntüleme programıyla yörede çağlar boyunca yaşamış insanların doğal çevreyle etkileşimlerinin gelişkin modelleri oluşabilecektir. İkincisi,Avkat’ın tarihi hiç belgelenmemiş değil. Eski yazılı eserlerde tesadüf edilen bilgiler ve İ.Ö ilk bin yıldan kalma Hitit belgelerindeki kayıtlar Büyük İskender öncesi dönemine tanıklık ederken İ.S 7. ve 8.yy.lardan kalma Hristiyan aziz menkıbeleri o dönemdeki bir müstahkem şehirdeki toplumsal hayatın nasıl olduğunu anlatmaktadır. 11.yy.da burada piskoposluk yapmış olan Yohannes Mavropus (Karaayak), mektuplarında o dönem şehir hayatından detaylar veriyor. 16.yy.dan sonraki Osmanlı kaynaklarından nüfus, geçim kaynakları ve vergilendirilen gelir hakkında bilgi sahibiyiz. Hem Bizans hem Ortaçağ Müslüman vakanüvislerinin kaleme aldıkları tarihçilerde de Avkat hakkında bilgilere rastlıyoruz. Bu yazınsal tarihi kaynakların yanında ayrıca epigrafik kanıtlar ve mühürlerden elde edilen bilgilere de ulaşılıyor. Osmanlı döneminden kalma yerli ve yabancı seyyahların gözlemleri de bu listeye eklenebilir.Üçüncüsü, Avkat Askeri üs olmasının yanı sıra Bizans zamanlarında önemli bir askeri yolun üzerinde yer alıyordu. Etrafındaki yöreyle beraber eski çağlardaki doğal çevresinin tarihini araştırarak (paleoenvironmental survey) ortaçağdaki manzara ve fiziki çevresi hakkında detaylı bilgi sahibi olunabilir. Hem arkeolojik kazılardan hem de polenlerden elde edilen (palinolojik) bilgilerin analizi ile eskiçağ, ortaçağ ve erken modern dönemdeki arazi kullanımı ve besin üretimi hakkındaki bilgilerle Ortaçağ Lojistik Projesi’nin parçası olan diğer yöreler arasında yerini alabilir.
Dördüncüsü, Avkat Osmanlı İmparatorluğu boyunca imparatorluğun Anadolu hinterlandındaki tipik küçük köy yerleşimlerinden biri olduğu için daha büyük, hem ticari hem sınai üretim anlamında daha gelişmiş merkezlerle böyle küçük kırsal yerleşim yerinin tarihi bağlamı hakkında çok verimli mukayeseli çalışma yapılmasını sağlayacak durumdadır. Bu proje sayesinde uluslar arası ve bilimsel disiplinlerarası birçok projenin bir araya gelmesiyle bu yörenin Hititlerden (İ.Ö 1 500) Osmanlılara (1 900’lere) kadar geçen tarih hakkındaki toplumsal ve ekonomik bilgi ve anlayışımız artacağı gibi kullanılacak modern tarama, haritalandırma ve dijital modellendirme teknikleri hem arkeolojik ve tarihi araştırmalara hem de jeolojik ve coğrafi bilimlere yeni faydalarda bulunacak.
Princeton Üniversitesi ve Birmingham Üniversitesi açısından Avkat Projesinin önemi çok büyüktür.Ayrıca Koç Üniversitesi ve İsviçre’deki Fribourg Üniversitesi bu projeye katılmak istemektedir.
Avkat Projesi, Ortaçağ Lojistik Projesinde anahtar öneme sahip olup, bölgedeki beşeri faaliyetlerin tarihinin ortaya çıkarılması ve yeniden yapılandırılmasıyla ilgili uzun vadede devam edecek uluslar arası ve birçok bilimsel disiplini içeren bir projedir. Beyözü mevkiinin Bronz Çağı ve sonrasının harita ve kazı çalışmaları ile yakın çevresinin yüzey tarama çalışmalarını amaçlamaktadır.
Avkat Projesine Dünyaca ünlü ünversitelerden talepler gelmektedir. Bu konuda A.B.D’den Princeton Üniversitesi, İngiltere’den Birmingham Üniversitesi, İsviçre’den Fribourg Üniversitesi ve Ankara’daki Britanya Arkeoloji Enstitüsü ile Türkiye’den Koç Üniversitesi ortak çalışma yapmayı planlamaktadırlar.
Projenin gerçekleştirilmesi için hazırlanan takvim işlemeye başlamış olup, Temmuz 2006 tarihinde, ilgili yerli ve yabancı üniversitelerden gelen bilim adamları ilk keşifleri yapıp ilerisi için planlama yapacaklardır.
2007 yazında II. Aşama olarak kazı alanının yüzey taraması ve keramik parça araması yapılacaktır. Ayrıca köyün içinde haritalandırma için veri toplanmaya başlanacaktır.
III. ve son aşama olarak 2008 yaz mevsiminde projeyle ilgili araştırmalara devam edilecek. Elde edilen veriler doğrultusunda kazı alanları belirlenecektir.
KİMMERLERİN AKININDAN ROMALILARA KADAR MECİTÖZÜ’NÜN ANA HATLARI
Akıncı bir ulus olan Kimmerler, Frikya’yı da yıkmışlardır.(M.Ö 676) Geçtikleri her yeri harabeye çeviren Kimmerler Çorum ve çevresin de dolaysıyla da Mecitözü’nde de daha önce kurulmuş uygarlıkların bıraktığı eserleri de yıkmışlardır. Frigya egemenliği zamanında Gediz ve Menderes ırmakları arasında yaşayan Lidyalılar Frikyalıların yıkılışı üzerine ünlü Kral Gides’in yardımı ile tekrar egemenliklerini kurdular. Gides’in Mezopotamya ve İran ticaretini Ege Denizi’ne bağlayabilmek için yaptığı meşhur KRAL YOLU Mecitözü’nden geçmiştir. (Bilindiği üzere Kral Yolu: Efes – Sard - Uşak- Gordion – Ankara -Çorum (Mecitözü) – Tokat (Zile) – Sivas – Malatya – Harput – Diyarbakır – Ninona – Erbil – Suda güzergahını izlemiştir.) Kral Yolu’nun ilçemizden geçtiğinin izleri hala Avkat (Beyözü), Figani ve Bebük (Boğazkaya) köylerinde bulunmaktadır. Özellikle Figani ve Boğazkaya köylerinde “GÖÇ YOLU” denen eskiden kullanılmış hala belirgin yollar bulunmaktadır. Bu yolların güzergahı incelendiğinde Kral Yolu olduğu hemen belli olmaktadır. Ayrıca o zaman yol kenarlarında kullanılan işaret taşları da çevrede bulunmuş ve hala bunları görmek mümkündür. Halk bu taşların düzenli olması nedeniyle ev yapımında, duvar örmede ve direk taşı olarak kullanmıştır. Kral Yolu sayesinde o devirlerde Mecitözü çevresinde ticaret gelişmiş, olumlu etkileri olmuştur. Bundan dolayıdır ki Çorum ve Mecitözü çevresi Lidya kadar Asurlular tarafından da önemli bir yer sayılmıştır. Kimmerlerin saldırısından korunmak ve kaldırmak için Lidya, Asurlularla anlaşarak Kızılırmak’ı aralarında sınır olarak tanımışlardır.Bu Mecitözü topraklarının Lidyalılar zamanında Asur egemenliği altına girdiğini göstermektedir. İran’da kurulan Medler Asurluları yıkarak (M.Ö. 612) egemenliklerine son vermişlerdir. Böylece Mecitözü ve çevresi Medlerin eline geçmiştir. Anadolu’yu almak isteyen Med Kralı (Keyaksar) ile Lidya Kralı Alyat, Kızılırmak kıyısında savaşa tutuşmuşlar savaş sırasında “Güneş Tutulması”nın olması iki tarafında tanrılarının savaşa razı olmadığını düşünerek, savaşa son vermişler ve Kızılırmak’ı sınır olarak kabul etmişlerdir.(M.Ö.587)
PERS KRALLIĞI
Med Krallığının batı toprakları içinde yer alan Mecitözü ve çevresi Med Krallığının yerine geçen Persleri zamanında yeniden savaş alanı olmuş, Pers İmparatoru Kurus Lidyalıları yenerek Anadolu’da egemenliklerini ilan etmişlerdir.(M.Ö. 546) Mecitözü ve çevresindeki Pers egemenliği İskender’in Pers seferleri ile Anadolu’yu almasına kadar devam etmiştir.(M.Ö.332) KAPADOKYA KRALLIĞI
Kapadokya halkının İskender’e boyun eğmeyip, I.Ariarates’in Krallığında bağımsızlığını ilan etmesiyle (M.Ö. 332) “Kapadokya Krallığı” dönemi başlamıştır. I.Ariarates, birkaç yıl içinde bölgede güçlü bir devlet kurup Turhal Kalesi’ni başkent yaptı. İskender öldükten sonra yerine geçen Perdikkas, büyük bir ordu ile Kapadokya’nın üzerine yürüdü ve I.Ariarates ve ailesini öldürttü. Kapodakya’nın yönetimini Evmenes’e bıraktı. (M.Ö322) Ancak öldürülen Kralın yeğeni aynı adla 20 yıllık bir uğraştan sonra tekrar yönetimi ele geçirdi.(M.Ö 301) Kapadokya Kralı Ariaramnes (M.Ö 280-230) döneminde GALATLAR Anadolu’yu istilaya başlamışlardı. Bu sırada GALATLAR’dan söz açmışken Galatlar hakkında kısa bilgiler vereyim. Galatlar’ın önemli şehirlerinden bir kaçı da Çorum ili sınırları içersindedir. Bunlar; İskilip, Tavium, Boğazköy, Avkat, ve Nefesköy’dür. Avkat; Galatlar zamanında önemli bir şehirdi. Avkat adının da Galatlar’ın güzel prenseslerinden Eukhaita dan dolayı verildiği belirtilmektedir.Avkat köyünde Galatlar’a ait olduğu söylenen eserleri görmek mümkündür. Galatlar Romalılara yenilerek egemenliklerini kaybetmişlerdir. Kapadokya’nın güçlü kralı V. Ariarates’in ölümünden sonra devlet zayıflamaya başlamıştır. Sonunda Kapadokya dolaylı olarak Pontus Krallığının eline geçmiştir. Kapadokya Krallığı, Roma’nın bir eyaleti olduğu M.S. 17 yılına kadar varlığını korumak için Makedonyalılarla, Pontuslularla, Galatlarla, Romalılarla mücadele etmiştir.
ROMA DÖNEMİ
Roma Senatosu, Mitridades’e Kapadokya ile ele geçirdiği tüm bölgeleri boşaltmasını istedi.Kapadokya beyleri buna karşı çıktılar. Çorum ve Amasya’nın da içinde bulunduğu bölge Roma ve Pontus arasında ele geçirilmeye çalışılmışsa da daha çok Pontus Krallığının denetiminde olmuştur. Roma Döneminde Mecitözü ve çevresinin de içinde bulunduğu Kapadokya Bölgesi birer valilik (Bazı kaynaklara göre eyalet şeklinde yönetilmiştir) gibi yönetilmiştir. Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra (395) Mecitözü toprakları Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans) sınırları içinde kalmıştır. BİZANS DÖNEMİ (395-1071)
Bizans Döneminde görülen en önemli olaylar; İslamiyet’in yayılışı sırasında, Emeviler zamanında Arap orduları birkaç kez Bizanslılar’la savaşmışlar hatta İstanbul’u bile kuşatmışlardı. Emevi hükümdarı I.Muaviye zamanında İstanbul’u fethetmek için gönderilen orduda pek çok İslam büyükleri ve Peygamberimizin yakınları da vardı. Yine aynı şekilde Emir Müslim ve Seyyid Battal komutasındaki ordular, Amasya, Çorum ve çevresini doğal olarak MECİTÖZÜ’nü ilk defa Bizanslılar’ın elinden almışlarsa da Emevi Devleti’nin zayıf düşmesi sonucu buralar, kısa bir süre sonra tekrar Bizanslıların eline geçmiştir: Bizans egemenliği döneminde Emeviler’in ve Abbasiler’in Anadolu’ya yaptığı akınlardan Mecitözü de etkilenmiştir. Ancak bölge Türk’lerin Anadolu’ya girmelerine kadar Bizans Egemenliğinde kalmıştır. İlçemiz sınırları içindeki Avkat ve bazı köylerde Bizanslılar’a ait olduğu söylenen mezar ve kaya mezarları bulunmaktadır.
MECİTÖZÜ’NÜN TÜRK YÖNETİMİNE GEÇİŞİ
DANİŞMEND BEYLİĞİ DÖNEMİ (1071-1178)
Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alparslan, 1071 Malazgirt Savaşı’na katılıp üstün başarı gösteren komutanlardan Danişmend Ahmet Gazi ve diğer emirlere Anadolu’ya giderek fetihler yapmalarını istedi.Yaptıkları fetihler sonucu aldıkları yerlerinde kendilerine verileceğini söyledi. Savaşın kazanılmasından sonra Fetihler başladı. Türk’lerin Anadolu’ya yerleşmeleri de böylece başlamış oldu. Danişmend Ahmet Gazi’nin içinde Mecitözü’nün de bulunduğu yöreyi ele geçirme yönündeki ilk girişimi Sivas’ı almakla başladı. Danişmend Ahmet Gazi, Sivas’ta hiçbir direnişle karşılaşmamıştı. Çünkü, bu sırada Anadolu’da Bizans’ın hiçbir etkinliği yoktu. Danişmend Ahmet Gazi, Sivas’tan sonra içinde Mecitözü’nün de bulunduğu Yeşilırmak yöresini ele geçirmiş ve Selçuklu kaynaklarında Danişmend-ili diye belirtilen yörelerde Danişmendli Devleti’ni kurmuştur. Çorum Tarihi adlı eserinde Tayyar ANAKÖK, I.Kılıç Arslan Dönemini şöyle açıklamıştır: “Haçlılarla Çorum yakınında harp edilirken Çorum valisi OBRUNA idi. Obruna Kılıç Arslan’a sığınmak mecburiyetini duydu ve sığındı. Kılıç Arslan böylece Çorum’a hakim oldu.Zamanımıza kadar uzanıp gelen Çorum Kalesi’ni Kılıç Arslan yaptırmıştır.” Danişmend Beyliği iki şubeden oluşuyordu. Mecitözü bu şubelerden Sivas’a bağlı idi.Sonradan merkezi Niksar olmuştur. Papa’nın öncülüğü ile başlayan HAÇLI ORDUSU’na karşı Danişmendlilerle I.Kılıç Arslan birlikte savaştılar.Bu savaşta, Antakya haçlı Kontu Bohemond’u (Buemon) Niksar’da tutsak ettiler.(1101’de) Haçlı Ordusu Bohemond’u kurtarmak için Bizans’ı da yanlarına alarak büüyk bir saldırıya geçtiler. Ankara, Çankırı, Kastamonu yöresini alarak, yakıp yıkan bu ordu Çorum’u da yağmalayarak Mecitözü üzerinden Amasya önlerine dek ilerlediler. I.Kılıç Arslan ile birleşen Danişmendliler bu orduyu büyük bir bozguna uğrattılar. Mecitözü bu olaydan sonra Anadolu Selçukluları’nın elinde kaldı. Danişmend Beyliği II.Kılıç Arslan tarafından 1178 yılında yıkılmıştır.
ANADOLU SELÇUKLULARI DÖNEMİ (1075-1318)
1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra, Türk’ler büyük kitleler halinde Anadolu’ya yerleşmeye başladılar. Yerleşmeyi asıl gerçekleştirenler ise Oğuzlar’la onları yöneten Selçuklu Komutanları olmuştur.Bunların en ünlüsü Kutalmışoğlu Süleymanşah, 1075’te merkezi İznik olmak üzere Anadolu Selçuklu Devleti’nin temelini atmıştır. Bu arada Danişmend Ahmet Gazi de Kızılırmak ve Yeşilırmak yörelerini alarak, Sivas, Amasya, Tokat, Niksar, Kayseri ve Çorum’da (Mecitözü dahil) egemenlik kurmaya başlamıştı. Oğuz boylarının Anadolu’ya yerleşmeleriyle birlikte Oğuz boylarının adını taşıyan pek çok yerleşim yeri adlarını görmekteyiz. Bunlar; Bayındır Köyü, Kargı Köyü, Kayı Köyü vb. Anadolu Selçukluları Devleti, II. Gıyasettin Keyhüsrev’in kötü yönetimiyle zayıflamaya başladı. Bundan yararlanan Moğollar Doğudan saldırıları arttırdılar. Köse Dağ yenilgisi ile Moğollara bağlı olan Anadolu Selçuklu Devleti daha sonraları II. Mesut’un ölmesiyle İlhanlı Devletinin bir ili haline gelmiştir. Daha Sonraları MECİTÖZÜ, İlhanlılar Devletinin toprakları içinde kalmıştır. Not: Bazı kaynaklarda Anadolu Selçuklu Devletinin kuruluş yılı 1077, yıkılış tarihi ise 1308 olarak belirtilmiştir. Yaptığım araştırmalarda kaynakların büyük çoğunluğu 1075-1318 tarihini göstermektedir.Bu nedenle çoğunluğun kabul ettiği tarihi bende kullandım.
BEYLİKLER DÖNEMİ 1243 Köse Dağı Savaşından sonra İlhanlı egemenli altına giren Anadolu Selçuklu Devleti,1318 de kesin olarak ortadan kalkmıştır.İlhanlılar Anadolu’yu atadıkları genel valilerle yönetmişlerdir. Bu valilerin en ünlüsü Emir Çoban’ın oğlu Demirtaş’tı (Timurtaş) Anadolu valisi olan Demirtaş bağımsızlığını ilan etmek istemişse de başarılı olamayınca Mısır’a kaçarak kendini kurtaşmıştır. Bu olaydan sonra genel valiliğe komutan olan ERATNA BEY getirilmiştir. Eratna Bey 1344 yılında egemenliğini ilan etmiştir.Başkenti ise Sivas’tı. MECİTÖZÜ bu bölgeye bağlı idi. Eratna Beyin aslı Oğuz Türklerindendir. Adaletli iş gördüğünden ve çok dürüst olduğundan halk arasında “Köse Peygamber” adıyla anılmaktadır. Çorum ve Mecitözü bu zamanda Amasya’da oturan Aşık Paşazade Muhlis Paşa idaresinde bulunmuş, Elvan Çelebi Türbesini yaptırmıştır. 1381 yılında Kadı Burhanettin Eratna Beyliğine son vererek, yönetimi eline almıştır. Kadı Burhanettin Devletini’nin 18 yıl gibi kısa süren hükümdarlık döneminden sonra ona bağlı bütün yöreler, tabi bu arada MECİTÖZÜ’de Osmanlı egemenli altına girdi. OSMANLI DÖNEMİ Mecitözü, Osmanlı İmparatorluğu’na Yıldırım Beyazid döneminde geçmiştir. Tam olarak bilinmese de 1390 lı yıllarda Osmanlı topraklarına katıldığı söylenebilir. 1402 Ankara Savaşında Timur’a yenilen Yıldırım Beyazid birliğini koruyamadı. Çelebi Sultan Mehmet zamanında Osmanlı yönetiminde kaldı sayılabilir. Mecitözü’nü Osmanlı İmparatorluğu zamanında araştırırken Çorum’a bağlı bir ilçe olarak düşünmemek gerekir. MECİTÖZÜ 1916 yılına kadar Amasya Sancağına bağlı bir ilçe olarak tarih sahnesinde yer almıştır. O nedenledir ki elimdeki belge ve bilgiler Amasya kaynaklıdır. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim bu güne kadar Mecitözü hakkında yazılmış yazılar Ünlü Tarihçi Hüseyin Hüsamettin’in AMASYA TARİHİ adlı kitabının I.Cildindeki bilgilerden alınmıştır. Bu yazımda sizlerle, yaz döneminde Ankara’ya gittiğimde ulaştığım bilgileri paylaşacağım. Mufassal Defterlerini incelediğimde, 1541 yılında Mecitözü’ne bağlı olan yerleşim yerlerini aşağıya yazacağım. Bu yerleşim yerlerinden bazıları yaklaşık 500 yıldır aynı adla varlıklarını sürdürürken bazıları diğer il ve ilçelere bağlanmıştır. İlginç olan ise öz bölgesi dediğimiz köylerin büyük bir çoğunluğunun adlarının değişmemiş olmasıdır. 982 Hicri , Miladi 1541 yılına ait Mecitözü’ne bağlı yerleşim yerleri şunlardır.
Kızılca Yakalık Kışla Orta İlyas Çanşa- Karapınar Dut Ağacı Mermerler Bayatlar Kuduzlar Kürtler Tatarali Saraycık Bozbeyi Badem Börekçi Keşlik Hızıroğlanı Çağna Yörugani Kışlacık Hakran Batıl Etrakiya- Sarı Mehmet Çimento Doğla Ahmetoğlan Terozular Çukur İmirbağı Kelek Sazak Ümmet Kayadibi Balım Urduz-Ürdüz Uluviran Sarıkaya Kargu Sırçalı Saki Kuraşık-Çoraşık Karavanhöyük Göynek Hısarcık Mezra Bükse Karahacip Karaali Virancık İbek Taşpınar Güvercinlik Uşacıklar Yalıncak Mecitözü İlçesinin Osmanlı dönemine ait net bilgilerine 1800’lü yılların sonlarına doğru ulaşmaktayız. O dönemde idari yapılanma şu şekilde oluşmaktaydı (Büyükten küçüğe göre) : İl – Sancak – İlçe – Nahiye – Köy Bu idari yapıya göre MECİTÖZÜ ilçesi SİVAS ilinin AMASYA Sancağına bağlı idi. Şimdi sizlere ilçemiz hakkındaki bilgileri kaynaklarından olduğu gibi yazacağım.
Ali CEVAD’ın “MEMALİK-İ OSMANİYE’NİN TARİH VE COĞRAFYA LUGATI” (1895) adlı eserinin 733. sayfasında Mecitözü hakkında şu bilgiler bulunmaktadır. “Amasya Sancağına bağlı ilçe merkezidir. Amasya – Çorum yol güzergahı üzerinde, Amasya’ya 45km Çorum’a 40 km kadardır. İlçe merkezinde 2.300 İslam, 400 Rum, 710 Ermeni, 102 Katolik toplam 3.512 nüfusa sahiptir. Tüm ilçenin nüfusu ise; 18.799 İslam, 2.000 Ermeni, 450 Protestan, 118 Katolik ve 920 Rum olmak üzere toplam 22.287 dir. İlçede Kızlar (Şimdiki Kırklar) ve Karadağ vardır. Arazisi çok verimlidir. Arpa, buğday, yulaf ile her cins meyve ve sebze yetişmektedir. Dağların eteklerinde ve vadilerde koyun sürüleri beslenir. Bal ve balmumu üretimi çok önemli yer tutar. Mecitözü kazası; Sarısüleyman, Kayı, Elvançelebi,, Kışlacık, Yeni Kışla ve Karayakup adında 7 nahiye ve 137 köyden oluşur.” denilmektedir. Not: 7 nahiye var diye yazıyor ama 6 tanesinin adı var.
Şemsettin SAMİ’nin “KAMUS- UL ALAM” (1898) adlı eserinde ise; “Sivas ilinin Amasya sancağına bağlı bir ilçe merkezidir. Küçük bir kasabadır. Kasabanın nüfusu 3.512 dir. Öğretim kurumlarından ikisi bir arada 1 ilkokul ve orta okul, ayrıca 1 hanı, bir hamamı ve 30 dükkanı, 1 camisi ve haftada bir kurulan pazarı bulunmaktadır. Sarısüleyman, Elvançelebi, Kayın (Kayı), Kışlacık, Yeni Kışla ve Karayakup adlı 6 bucağı ve 135 köyü vardır. Tüm ilçenin nüfusu 22.188 dir.”
Vital CUINET, “LA TURQIE D’ASİSE (Paris) 1892 tarihli eserinin 772, 773 ve 774. sayfalarında özetle; “Amasya sancağına bağlıdır. 7 nahiyesi ve 135 köyü vardır. Toplam nüfusu 22.188 olup 12.500 ‘ü Müslüman Sünni, 6.200 Müslüman şii, 2.000 Ermeni, 450 Protestan, 118 Katolik ve 920 Ortadoks vardır. Amasya’ya 45km, Çorum’a 40km uzaklıktadır.En önemli dağı Kızlar (Şimdiki Kırklar) Dağıdır. Mecitözü Suyu, Kızlar Dağı eteklerinden çıkıp Mecitözü kasabasından sonra Bebük be Kaleycik köylerinden geçerek Amasya topraklarına ulaşmaktadır.” denilmektedir. İlçemiz MECİTÖZÜ hakkında bugüne kadar yazılan ve tek kaynak olarak görülüp bilgilerin dayandırıldığı Hüseyin HÜSAMEDDİN’in “AMASYA TARİHİ” adlı 12 ciltlik eserinin I. cildinin 318 ve 323. sayfaları arasında özetle; “Amasya’nın güneye doğru batı tarafını çevreler. Doğudan Amasya; batıdan, Çorum; güneyden, Zile ve kuzeyden, Hacıköyü ile sınırlıdır. Merkezi, Avukat Köyü civarında, iki tepenin düzce olan sırtlarında yerleşmiş olan Mecitözü Kasabasıdır. Bu kasaba, Avukatlıoğlu /391/ Hacı Ali Ağa’nın adına nisbet ”Hacıköyü” diye meşhur olduğundan, yukarda ismi geçen Hacıköyü ile aralarını ayırt edebilmek için, “Avukat Hacıköyü”, öbürüne de “Gümüş Hacıköyü” denmektedir. Mecitözü kazasında oturmakta olan Türklerin ekseriyatı Bayındır ve Kayı aşiretlerindendir. Ayrıca Tatarlar ve Kürtler de bulunmaktadır. Merkezi olan kasaba, önce bir köy halinde idi. Avukatlı-zade el-Hac Ali Ağa, 1140/ (1728) tarihinden itibaren bu köyde oturarak, büyük bir nüfuz ve itibar elde etmiştir. Bu zat, burada bir cami-i şerif, bir hamam, bir mektep ve kendine ait büyük bir konak yaptırmıştır. Oğlu Mustafa Paşa da, bunların vakıflarını tanzim etmiştir. Mustafa Paşa’nın oğlu da dedesinin yaptırdığı camii yenileyerek genişletmiş ve önüne bir medrese inşa ettirmiştir. Böylece, köyü kasaba haline getirmişlerdir. Mecitözü, 1291/ (1874) yılı civarında kaza haline getirilmiş ve buraya kaymakam tayin edilmiştir. 1306/ (1889)’ da bir ibtidai mektebi; yapılmış ve bu mektep, 1318/ (1894)’de rüştiye mektebine çevrilmiştir. Mecitözü bu tarihlerde tabur merkezide olmuş ve buranın ilk tabur komutanı olan binbaşı Karslı Ahmed Şükrü Bey, bir hamam ve kıraathane açtırmıştır. Kaymakam İskilipli İsmail Kemal Bey de 1312/ (1894)’de yeni bir hükümet konağı ve bir saat kulesi yaptırmış; Hacı Süleyman Camii’ni tamir ettirerek, güzel bir minare ilave edilmesine önayak olmuştur. Mecitözü, 7 nahiyesi ve 50.000 kadar nüfusu olan büyük bir kazadır. Fakat, merkezi olan Mecitözü kasabası, 300 kadar hanesi bulunan ufak, yeni bir şehirdir. Kasabanın umumi manzarası oldukça güzeldir. Burası, önceleri Bayındırlı Sülalesi’nin nüfuz ve idaresi altında bulunmakta idi.” denilmektedir.
4 FARKLI KAYNAĞA GÖRE MECİTÖZÜ’NÜN NAHİYELERİ ŞUNLARDIR
1. Ali CEVAD’a göre; 1-Sarısüleyman 2- Elvan Çelebi 3- Yeni Kışla 4- Kayı 5- Kışlacık 6-Karayakup
2. Şemsettin SAMİ’ye göre; 1-Sarısüleyman 2-Kayın(Kayı) 3-Yeni Kışla 4–Elvan Çelebi 5-Kışlacık 6- Karayakup
3. Vital CUINET’e göre; 1- Tigani (Figani) 2- Doğla 3- Karahacip 4- Elvan Çelebi 5- Gök 6- Veray (Varay)
4. Hüseyin HÜSAMEDDİN’e göre; 1- Aştagul 2- Elvan çelebi 3- Karayakup 4- Zünnünabad(Danın) 5-Kayı 6- Kışlacık 7- Varay
MECİTÖZÜ ilçesi 1916 yılına kadar Amasya Sancağına bağlı iken, 1916 yılından sonra Ankara İlinin Çorum Sancağına bağlı ilçe merkezi olmuştur. Kısaca ilçemizin Çorum’a bağlanması yakın tarihimizde gerçekleşmiştir.
MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİNDE MECİTÖZÜ
Milli Mücadele döneminde Mecitözü üzerine düşen görevleri yapmıştır. Kurtuluş Savaşı’nda ilçemiz halkından “Şehit” olanlar ve “Gazi”lerin bulunması bunun göstergesidir. İleriki sayılarımızda bunun listesini yayınlayacağım. Çorum ve çevresi “Çapanoğlu Ayaklanması” olarak bilinen ayaklanmanın etkisi altında bulunmaktaydı. Bu ayaklanmalardan olan “ AYNACIOĞLU AYAKLANMASI” Mecitözü ilçemizin bir bölümünü de etkilemiştir. I. Çapanoğlu Ayaklanmasının bastırılmasından sonra ayaklanmaya katılanlar dağılmaya başlamışlarsa da bazıları tekrar toparlanmaya başladılar. Yunanlıların 22 Haziran 1920’de başlayan saldırıları sonucu Eskişehir düşünce tekrar eyleme geçtiler. Aynacıoğulları, o sırada Aziziye’de bulunan Çapanoğlu Halit Bey’i yanlarına alarak, 300 atlı ile Deveci Dağları’yla Çiçekdağ arasında dolaşmaya, kışkırtıcı propaganda yapmaya başladılar. Bu propaganda , kısa sürede etkisini gösterdi ve ayaklanmacılar sayılarını hızla arttırdılar. Nitekim 23 Kasım’da MECİTÖZÜ KAYMAKAMLIĞI’ından ÇORUM MUTASARRIFLIĞI’na çekilen bir telgrafta, “ayaklanmacılar 600 kişilik bir güçle Kargı’nın Doğla köylerini bastığı, söz konusu köylerin Mecitözü’ne 2,5 saat uzaklıkta bulunduğu, o gece ya da ertesi sabah, mutlaka Mecitözü’nü de basacakları” belirtiliyordu. Mecitözü Kaymakamı bu bilgiyi ilettikten sonra, bir süvari birliğinin hızla ilçeye gönderilmesini istiyordu. Oysa, o sırada Çorum’da, değil yardıma gidecek, kenti bile savunacak güç yoktu. Askeri güç olarak sayılabilecek tek birlik olan 5. Alay, henüz oluşum halindeydi ve tek bir silahı bile yoktu. Olayların bu şekilde gelişmesi Çorum’da büyük bir kargaşaya neden oldu. Ayancıoğlu Ayaklanmacılarının Çorum’a da ulaşması an meselesiydi. Bunun üzerine Çorum Mutasarrıfı Cemal Bey, 3. Kolordu Komutanı Cemil Cahit Bey’den yardım istedi. Cemil Cahit Bey ise, Mecitözü’ne Amasya’dan yardım gönderildiğini ancak, söz konusu birliğin zamanında yetişemeyebileceğini, başlarının çaresine bakmalarını bildirdi. Bunun üzerine Cemal Bey derme çatma da olsa, bir birlik oluşturarak Mecitözü yönüne gönderdi. Ayaklanmacılar, Çorum’dan üzerlerine bir birlik gönderildiğini öğrendikleri için, Mecitözü’ne yapacakları saldırıdan caydılar. 25 Kasım günü sabaha doğru Çorum’un 20 km güneyinden geçerek, Sungurlu’ya yöneldiler. Ankara’da oluşturulan 2. Kuva-yı Seyyare Birliği bu yöreye gönderilmiş ve bu birlikte ayaklanmaları bastırmış ve duruma hakim olmuş, elebaşları da yakalanmıştır.
I.TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ (23 Nisan 1920)
23 Nisan 1920 tarihinde açılan TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’nde Çorum’u temsil eden 5 milletvekilinden 1 tanesi olan, Sıddık Bey (Mumcuzade Sıddık Bey) ilçemiz Mecitözü’ndendi. KAYNAKÇA
1. Amasya Tarihi, Abdi Zade Hüseyin HÜSAMEDDİN (1.Cilt) 2. Memalik-İ Osmaniye’nin Tarih Ve Coğrafya Lugatı, Ali CEVAD 3. Kamus- Ul Alam, Şemsettin SAMİ 4. La Turqıe D’asise, Vital CUINET 5. Salname-i Sivas 1304 6. Salname-i Sivas 1287 7. Salname-i Sivas 1321 8. Salname-i Sivas 1302 9. Salname-i Sivas 1288 10. Salname-i Sivas 1293 11. Çorum İl Yıllığı 1973 12. Çorum İl Yıllığı 1967 13. Yeni Türk Ansiklopedisi (6.Cilt) 14. Türk Ansiklopedisi (23. Cilt) 15. Görsel Büyük Genel Kültür Ansiklopedisi (10.Cilt) 16. Ana Britanica (15.Cilt) 17. Büyük Türkiye Tarihi (12.Cilt) 18. Çorum Tarihi, Tayyar ANAKÖK 19. Çorum Tarihi Coğrafyası -1934 20. Mufassal Defteri (942 Hicri) 21. İsmet EDİZ Arkeolog – Müze Müdürü 22. İnternet 23. Tarihte Anadolu Coğrafyası 24. Kuşsaray (Çorum) Sondajı, Hamit Zübeyr KOŞAY 25. Çorum , Osman YALÇIN 26. Hititler, Arkeolog İlhan AKŞİT